“ITM 2020 Fuarı; Tekstil Sektöründe
Yeni Ufuklar Açacak, İnovatif Fikirler Doğuracak”
TİM Başkanı (Türkiye İhracatçılar Meclisi) İsmail Gülle, “ITM fuarı, hem sektörümüzün tüm oyuncularını bir araya getirmesi hem de makinelerdeki yeni teknolojilerin yakından takip edebilmesi açısından ülkemizde marka haline gelmiş bir fuardır.” dedi.
TİM Başkanı İsmail Gülle ile ITM News için bir röportaj gerçekleştirdik. Gülle, Türkiye’nin ihracat hedefleri, projeleri ve ITM 2020 Fuarıyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Türkiye, 2018 yılında 168 milyar dolar ihracatla rekor kırdı. 2019 yılı içinse 200 milyar dolarlık ihracat planlanıyor. Ayrıca 2019’u İhracatta Sürdürülebilirlik ve Yenilikçilik” yılı ilan ettiniz. Türkiye İhracatçılar Meclisi olarak bu beklentilerinize ulaşılabilmek adına eylem planınız ve açıkladığınız ‘5G Yol Haritası’nın buna katkıları hakkında bilgi alabilir miyiz?
2018 yılı, Ticaret Savaşları, Brexit belirsizlikleri, yükselen popülizm ve bölgesel çatışmalara rağmen Türkiye ihracatı anlamında rekorlar ile tarihe geçen bir sene oldu. İhracatımız Cumhuriyet tarihi rekoruna imza atarak 168 milyar dolar olarak gerçekleşti. Ayrıca şunun da altını çizmenin önemli olduğunu düşünüyorum. Artık ihracatımızı ve ithalatımızı hesaplarken yeni bir yönteme daha başvuruyoruz. Bildiğiniz üzere daha önceden özellikle ihracatta “serbest bölgeler” ve “antrepolardan” yapılan ihracatı kayıt altına almıyorduk. Bu ürünler de bizim ürünlerimiz olup ülkemiz tarafından ihraç edilen ürünler olmasına rağmen hesaplamaya dâhil edilmiyordu. 2019 Ocak ayı itibari ile geçmiş olduğumuz “Genel Ticaret Sistemi” bu anlamda devrim niteliğinde bir karar oldu. Genel Ticaret Sistemine göre hesapladığımızda ihracatımız 176,8 milyar dolara çıkarken ithalatı karşılama oranımız son 10 yılın en yüksek seviyesi olan %75,3 olarak gerçekleşti. 2019 yılında ise ihracatımız, ilk dört ayda konjonktürel riskler ve zorluklara rağmen artış trendini sürdürmeye devam etti. İlk dört ayda; GTS hesabına göre 59,7 milyar dolarlık bir ihracata imza attık. Nisan ayında ihracatımız aylık bazda 15,3 milyar dolar olurken son 12 aylık ihracatımız ise 179 milyar dolara yükseldi. Bu, Eylül ayında açıklanan ‘Yeni Ekonomi Programı’nda belirtilen 182 milyar dolarlık hedefimize şimdiden çok yaklaştığımıza işaret ediyor.
2019 yılını ‘Sürdürülebilirlik ve Yenilik Yılı’ ilan ettik. Ayrıca TİM olarak ortaya koymuş olduğumuz 5G: Güçlü Türkiye, Güçlü Ekonomi, Güçlü İhracat, Güçlü İnsan Kıymetleri ve Güçlü İhracat Altyapısı vizyonundan yola çıkarak ihracatta yeni bir mimari oluşturuyoruz. 2018 yılında yakaladığımız başarı ivmesini sürdürülebilir kılarak hayata geçirdiğimiz ve geçireceğimiz ‘İhracatta daha önceden kayıt altına alınamayan kalemlerin kayıt altına alınması’, ‘İhracatta dijital dönüşüm’ ve ‘TİMTank’ gibi yeni proje ve uygulamalar ile bu yeni mimarinin temellerini oluşturmaya başladık.
“TEKNOLOJİYİ SADECE KULLANAN DEĞİL, TASARLAYAN, ÜRETEN VE İHRAÇ EDEN ÜLKE OLURSAK İHRACATIMIZDA BİR SIÇRAMA YARATABİLİRİZ”
‘Dış ticaret fazlası veren Türkiye’ hedefinizde ‘Dünya ihracatında aldığımız payı artırmayı’ planlıyorsunuz. Bu konuda projeleriniz neler olacak? Özellikle önem vereceğiniz sektörler ve hedef ülkeleriniz varsa, bunları da öğrenebilir miyiz?
Önceliklerimizin başında bugün itibari ile ihracatımızda %3,3 olan ‘yüksek teknolojili ürünlerin’ payını daha yukarı çıkartmak ve 1,3 dolar olan ihracatımızın kilogram değerini arttırabilmek var. Küresel ticarette artık fiyat rekabetiyle daha fazla üretip daha fazla satmakla ihracatta belirgin değişiklik yakalamak deyim yerinde ise imkânsız. Bu yüzden; Ar-Ge, tasarım, inovasyon ve teknolojik dönüşüm, ihracat için de olmazsa olmaz hale gelmiş durumda. Bilhassa hazırlanan projelere yapılan yatırımların daha iyi izlenmesi gerektiğini düşünüyorum. İnovasyona, Ar-Ge’ye ve teknolojiye yatırdığımız paraların ve aktarılan fonların kesinlikle ticarileştirilebilmesi bilakis üzerinde durulması gereken konulardan biri. Bugün yaptığımız Ar-Ge harcamaları anlamında OECD ortalamasının üzerinde olsak da ticarileştirip pazara sürebildiğimiz ürün sayısı maalesef istenen düzeyde değil. Her sene gerçekleştirdiğimiz ‘İnovasyon Haftası’ ve ‘Design Week’ etkinliklerinde özellikle bu konuya vurgu yapıyoruz. Girişim evlerimizde ortaya çıkan ürünlerin ticarileştirilebilmesi için de gereken yardımı firmalarımıza veriyoruz. Bugün dünyada dijital dönüşüm, blokzincir, yapay zeka ve nesnelerin interneti konuşulurken bizim, ihracatçılar olarak Türkiye’de bu ‘Know How’ın oluşturulmasında katkımızın mutlaka olması gerekli. Artık teknolojiyi sadece kullanan değil, aynı zamanda; tasarlayan, üreten ve ihraç eden bir ülke olmalıyız. Bu sayede ihracatımızda bir sıçrama yaratabilir, ‘Dış Ticaret Fazlası Veren Türkiye’ hedefimize bir adım daha yaklaşabiliriz. Küresel ticaretten aldığımız pay bugün 0,9 seviyesine ulaşmış durumda. TİM bünyesinde gerçekleştirdiğimiz kurumsal dönüşüm sonucunda, yeni şubelerimiz ile ihracatçılarımıza artık bir düşünce kuruluşu vizyonu ile akademik temellere sahip kapsamlı raporlar hazırlamaya, onları ihraç ettikleri ürünlere göre potansiyel barındıran pazarlara yönlendirmeye başladık. Ocak ayında ihracatçımızla, ekonomi dünyasıyla ve kamuoyuyla paylaştığımız ‘İhracat 2019 Raporu’, TİM’de bugüne kadar ilk kez, yılbaşından itibaren Türkiye’nin ihracatı adına bir yıl boyunca izleyeceğimiz yol haritasının tüm detaylarını paylaşmak adına önemliydi.Ayrıca, raporda dünyada ithalatı yapılan ilk 200 ürün içerisinde, ‘Açıklanmış Karşılaştırmalı Üstünlükler’ metodolojisi ile hesaplanmış rekabet avantajımız olan 47 ürünü belirleyerek bu ürünlerdeki hedef potansiyel pazarlarımızı raporda detaylı bir şekilde inceledik. Aldığımız olumlu geri dönüşler sonucunda Şubat ayı içerisinde aynı araştırmanın kapsamını 1000 ürüne çıkartarak avantajlı olduğumuz 285 ürüne; Mart ayında ise, 6’lı GTIP kodları gözetildiğinde 5923 tane olan tüm ürünleri inceleyerek toplam 1472 üründe Türk ihraç ürünlerinin karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğunu ortaya çıkarttık. Sektörel bazda baktığımızda; kimyevi maddelerde 38, otomotivde 33, hazırgiyimde 31 ve çelik sektöründe 27 kalem üründe karşılaştırmalı üstünlüğe sahibiz. Avantajlı olduğumuz ürünlerin sahip olduğu potansiyeli incelediğimizde ise, 200 ürün için yaptığımız çalışmada 62 farklı ülkede karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğumuz 62 hedef pazar ortaya çıkarken 1000 ürünlük çalışmamızda potansiyel pazar sayısı 132’ye yükselmiştir.
“İHRACATIMIZI SÜRDÜRÜLEBİLİR VE KALICI HALE GETİREBİLMEMİZ ÖNEMLİ”
Tekstil sektörünün yatırımları ve ihracatı konusunda beklentileriniz ne yöndedir? Türkiye İhracatçılar Meclisi, tekstil üreticilerini ve ihracatçılarını desteklemek amacıyla neler yapıyor? Tekstil üreticilerinin dünya çapındaki ihracat başarılarında hangi faktörler rol oynuyor?
Öncelikle, 40 yılını tekstil ve hazır giyime adamış bir iş insanı olarak belirtmeliyim ki, artık Türk kumaşı ve Türk tasarımı dünyada kalitesi ile rağbet görür duruma geldi. Tasarımcılarımız bugün dünyaca ünlü insanları giydiriyor, dünyaca ünlü markalara hizmetlerini ihraç edebiliyor. Bu sayede sektörümüzün de katma değeri yükseliyor. Bilhassa hazır giyim sektörünün ekonomimize ihracat birim fiyatının yüksekliği ile katma değer anlamında önemli katkıları bulunuyor. 2018 yılında hazır giyim sektörümüzün birim fiyatı 14,5 dolar olurken 2019’un ilk 4 ayında 6 milyar dolarlık bir rakama ulaşan sektörümüz, geçtiğimiz yıla göre ihracatını arttırarak toplam ihracata sağladığı güçlü katkıya devam ediyor. Hazır giyim sektörünün ihracat başarısı, ülkemizin kaliteli ve rekabetçi ürünler üretebildiğini gösteriyor. Bununla birlikte, zaman içinde yaşanan kur şoku, jeopolitik ve finansman sorunları her sektörde olduğu gibi hazır giyim sektöründe de dönemsel olarak belirli sıkıntılara neden olabiliyor. Bu anlamda rekabet güçlerinin sürdürülebilir olması için ihracatçılarımızın tasarıma ve Ar-Ge’ye daha fazla yoğunlaşmalarını, pazar çeşitliliğini artırmalarını öneriyoruz. Özellikle Latin Amerika, ABD ve Kanada pazarlarında ürünlerimiz çok daha fazla talep görebilecek durumda. Belki mesafe belki de ulaşım maliyetlerini gözeterek ihracatçılarımız bu pazarlara yönelmekte zorlanabiliyorlar. Bilhassa, pazar yoğunluğu olan geleneksel pazarlarımızın dışına çıkarak, yeni pazarlarda büyümemizi sürdürmemiz ve ihracatımızı sürdürülebilir ve kalıcı hale getirebilmemiz önemli.
Teknik tekstiller sektörü Türkiye’de son dönemde önemli bir ivme yakaladı. Çok özel ürünler geliştiriliyor ve dünya çapında ihracatları yapılıyor. Siz de teknik tekstillerin Türkiye’deki sürecine her zaman pozitif görüşlerinizle destek verdiniz. Gelinen bu nokta konusunda neler söyleyebilirsiniz?
Bugün gelinen noktada teknolojinin herhangi bir sektörden ayrı düşünülmesi mümkün olmamakla birlikte; hepimizin bildiği gibi hava sıcaklığına, darbeye ve ışığa tepki verebilen giyilebilir teknolojiler artık günlük hayatımızda yer edinmeye başladı. Savunma teknolojilerinden, rüzgâr enerjisine, bugün yüksek teknoloji gerektiren alanlarda, hareket kabiliyeti, dayanıklılığı ve hafifliği nedeniyle, teknik tekstil vazgeçilmez bir konu haline geldi. Bu alanda zaten ciddi bir tecrübesi, know-how ve tasarım kabiliyeti olan sektörümüz, teknik tekstil alanındaki mevcut yatırım ve ürün hamlelerini daha da güçlendirerek Türkiye’nin ihracatındaki payını daha da artırabilir. İnovasyon teknoloji ile buluştuğunda hayatın içerisindeki küçük ya da büyük birçok çözüm sunabiliyor, bu teknolojiyi gördüğümüz sorunların üzerine giderek kullanıp ticarileştirmemiz gerekli.
Türkiye’de düzenlenen uluslararası kapsamlı markalaşmış fuarların, ülke ekonomisine ve ihracatına katkıları nelerdir?
Fuarcılık sektörü doğası gereği biz ihracatçıların çoğu noktada paydaşı konumunda bulunuyor. Bizler üretime yoğunlaşırken fuarcılık sektörü hem yurt dışında hem de yurt içinde bizlerin vitrini görevini görüyor. Dolayısı ile Türkiye’de ihracatın gelişimine büyük bir katkı sunuyor. 2018 rakamlarına göre gerçekleştirilen 370 ulusal, 129 uluslararası fuara 714 bini yabancı olmak üzere toplam 22,8 milyon ziyaretçinin katıldığını görüyoruz. Sektörümüz özelinde Hazır Giyim, Konfeksiyon ve Ev Tekstilini kapsayan toplam 14 fuar gerçekleştirilmiş. Ayrıca dijital dönüşüm kapsamında blok zincir gibi yeni teknolojilerin fuarcılık sektöründe de kullanılmaya başlaması, satıcı ile müşterinin daha sağlıklı eşleştirilebilmesi anlamında çok iyi neticeler sağlıyor.
“ITM GİBİ DÜNYADA İSİM YAPABİLMİŞ FUARLAR İLE SEKTÖRÜMÜZÜN ÇOK DAHA HIZLI BÜYÜYECEĞİNE İNANIYORUM”
2-6 Haziran 2020’de düzenlenecek olan ITM 2020 Fuarı’nın tekstil sektörüne, yatırımlarına ve ihracatına katkıları neler olacaktır? Özellikle, dünya lideri teknoloji üreticilerinin, lansmanlarını yaptıkları, dünya genelinde yüzlerce katılımcısı, on binlerce ziyaretçisiyle global bir buluşma noktası haline gelen ITM Fuarlarını değerlendirir misiniz?
Şu an da dünya fuarcılığından aldığımız pay yaklaşık yüzde 1-1,5 arasında olmasına rağmen yeni girişimler ile bu payımızı arttırarak ve ITM gibi çok geniş katılımlı ve artık dünyada isim yapabilmiş fuarlar ile sektörümüzün çok daha hızlı büyüyeceğine inanıyorum.
Geçtiğimiz sene bir şov havasında gerçekleşen ITM 2018, 60 bine yakın ziyaretçiyi ağırladı. ITM Fuarları, hem sektörümüzün tüm oyuncularını bir araya getirmesinden dolayı hem de makinelerdeki yeni teknolojileri yakından takip edebileceğimiz, gerçekten bu alanda ülkemizde bir marka haline gelmiş bir fuar. Teknoloji ve tekstilin bir araya geleceği ITM 2020 fuarımızın da sektörümüzde yeni ufuklar açabilecek, inovatif fikirler doğuracak bir organizasyon olacağına eminim.